29 Aralık 2012 Cumartesi

Güzel Anılar ve Kanserli Aşklar...7

                                                     5.BÖLÜM:KANSERLİ AŞKLAR
                  
                   Dördüncü gündü.Gözlerimi açtım.Başucumdaki saat sekizi beş geçiyordu.Bir önceki akşamı düşündüm.Yemekten sonra tatlılarımızı yemiş sahile sigara içmeye ve turlamaya çıkmıştık.Her şey çok güzeldi.Deniz kokusunu ciğerlerimize kadar dolduruyorduk ve fırsat buldukça öpüşüp gülüşüyorduk.Bir yandan çimlerden, açık ve ılık havadan,denizden ayrılmak istemezken diğer yandan da eve gidip sevişmek için acele ediyorduk.Bir kaç saat oyalanıp eve gelmiştik.Daha yatağa bile varmadan koridorda kıyafetlerimizi çıkarıp yatağa gidene kadar ön sevişmeyi bitirmiştik.Ve bütün gece sabaha kadar terlemiştik.
                   Gözümü açtım.Bir hafiflik vardı havada.Bir sessizlik...Sanki odamdan bir kaç eşya gitmişti.Bir boşluk hissediyordum.Doğruldum.Birden yatakta yalnız olduğumu farkettim.Çok garipti.Uzanıp bir sigara yaktım ve bir önceki gecenin verdiği tatlı yorgunluğun keyfini çıkarmaya çalıştım.Selen' in banyoda duş aldığını düşünüp sigaram bitene kadar yataktan çıkmadım.Havlusuna sarılmış halde odaya girecekti ve ıslak ıslak biraz daha sevişecektik kahvaltıdan önce.Sigara bitince ayaklandım ve banyoya gittim.Kapıyı açıp içeri girdim.Her yer ıslaktı ama kimsecikler yoktu.Hızla çıkıp evi dolaşmaya başladım.Bir yandan da "Selen nerdesin tatlım?"diye bağırıyordum.Salona baktım.Oturma odasına,mutfağa,balkonlara...Yoktu.Bir süre olduğum yerde durup sessizliği dinledim.Tıpkı eski günlerdeki gibi ne başka bir nefes alış,ne de kalp atışı...Sadece ben.Koskoca yalnızlığın ortasında yine bir başına ben.Ama umutsuzluğa kapılmadım öyle hemen.Belki markete gitmiştir,belki çarşıya çıkmıştır.Kevsen'le buluşacaktır belki.Öyle ya geldiğinden beri sadece telefonla konuşuyordu kankasıyla.Ama bir kağıt vardı telefonun üstünde.Katlanmış bir kağıt.Bir not yazılmıştı besbelli.Merakla uzandım ve açtım.
                    "Her şey o kadar güzeldi ki kendimi yaşadıklarımın bir rüya olduğuna inandıramadım.Sen gerçek olamazdın.Bu dünyaya ait olamazdın.Besbelli iyilikler ve mükemmellikler diyarından gelmiştin.Bir anda çıkıvermiştin karşıma.Aşık olmuştum sana hiç kimseye olmadığım kadar.Her şeyde ilkim olmuştun.Ama ikimiz de farklı yerlere aittik ve bunun farkına varmak istemiyorduk.İnan bana böylesi daha iyi olacak.Ve bir gün evlenmek istersem emin ol senden başkasını istemem.Tüm o güzel anlar için sana teşekkür ederimSeni seviyorum ve her zaman da seveceğim gönülçelen..."
                     Mektubu buruşturdum ve fırlattım.Biliyordum böyle olacağını.Zaten ne zaman ciddi bir ilişki yaşayabilmiştim ki?Hayatım hep iki ucu boklu sopayı tutmakla geçmişti."Gördün mü bak!"dedim kendime."Kızlara güven olmuyormuş.Bir daha onlara güveneni..."Sinirlerime hakim olmaya çalıştım.Belki haketmiştim,onu aldatmıştım çünkü ama yine de mutlu olmak benim de hakkımdı ve ben de böyle mutlu olabiliyordum ancak."Salaksın oğlum sen salak.Ne işin var elin manyağıyla?Hadi takıldın,gezdin,tozdun,yattın.Ne diye getiriyorsun buralara?Ulan var ya Antep'e gideni de,oradaki kıza aşık olanı da,kızı getirdiğin yeri de,getirme sebebiyetini de...Aklına sıçayım senin oğlum!Aklına...salaksın sen."Sinirimden elim ayağım titriyordu.Daha fazla içimde tutamadım ve küfür ederek sağa sola saldırmaya başladım.Elime geçeni kaldırıp atıyordum.Vazolar,yastıklar,minderler,tabaklar telefon,ayakkabılar...Hızımı alamayıp duvarı tekmelemeye başladım.Bir kaç tekmeden sonra ayağım acıyınca yumruğa terfi ettim.Banyoya gidip aynada ağlayan kızgın yüzüme baktım bir süre.Yumruğumu sıktım ve yansıyan görüntümün tam ortasına geçirdim.Elim kesilmişti ve kanlar süzülüyordu.Aynadaki görüntüm ise dört parça halindeydi.Vurduğum yerden kan damlıyordu.Paramparça olmuş yüzümün ortasından süzülen bir damla kan...Lavoboya baktım.Bembeyaz lavobo göz yaşlarım ve kanımın hesaplaştığı bir arenaydı sanki.Gözlerimin içine odaklanmış intiharı geçirirken aklımdan,birden telefon çalıverdi.Koştum.
                   -Abi Kevsen gitmiş.
                   Telefonda ağlamaklı bir ses.Batu.
                   -Abi duyuyor musun beni?
                   -Selen beni terketti.
                   -Beraber mi gitmişler abi?
                   -Terkedildim.
                   -Size geliyorum abi bekle.
                   -Bırakıp gitti beni.Oysa ben...Oysa ne çok seviyordum onu.
                   Elimde ahize kilitlenmiş,kendi bildiğimi söylüyordum.Batu umrumda bile değildi.
                   -Ya abi dur sana geliyorum şimdi konuşalım biraz.Çok kötüyüm.Evdesin değil mi?
                   -Gönülçelen ha?Neden gittin öyleyse?Oysa bileklerimi kesecek kadar hırçındı bu aşk.Biliyordun.
                   Telefon çaldığında bir an için duran ağlamam tekrar başlamıştı.Yaşlar teker teker süzülürken yanaklarımdan,telefon kapandı ve kana bulanmış ellerimden kayıp gitti ahize.
                   Nasıl ölebilirdim peki?Atlasam olmazdı.İnsanların kanlar içindeki vücudumun başına üşüşüp saçma sapan yorumlar yapmasını istemiyordum.Aleme maskara olmadan ölmeliydim.Gidip silahımı aldım ve paramparça olmuş aynanın karşısında şakağıma dayayıp tetiği çekmeye çalıştım.Terler boşaldı,ağladım...Ama yapamadım.Ölmekten bile korkuyordum..Yine de cesaretimi yitirmeyip banyo dolabından jilet aldım.Devam etmeliydim yoksa bu psikolojiyle yaşamam saçma olurdu.Jileti sol bileğime bastırdım.Acıdığını hissediyordum.Durmadım.Hızla çektim.Tek seferde kesilmişti.Hayatımda hissettiğim en büyük acı olduğunu bile düşünmeye fırsat bulamadan yerleri tekmelemeye başladım.O kadar acıyordu ki Tanrı'ya canımı alması için yalvardım.Dayanılır gibi değildi.Ölemeyeceğimi anladığımda jileti tekrar alıp sağ bileğimi de hızla kestim.Artık işim garantiydi.Acının verdiği devam etme güdüsüyle kalbimin üstüne koyduğum jileti yavaş yavaş sağa doğru çektim.Göğüslerim de enine kesilmişti.Vücudumdan akan kanları izlerken başımın döndüğünü de hissediyordum.Ruh hastası bir deli gibi hem pişmanlık hem de rahatlama arasında gidip gelirken kapı çaldı.Eğer unuttuğu bir şeylerini geri almak için geldiyse bile beni böyle görünce bana mutlaka geri dönecektir diye tutuna tutuna kapıya kadar gittim.Açtım.Ama karşımda duran Batu'ydu.
                   -Geri zekalı öküz.Sen ne yaptığının farkında mısın?
                   -Batu ölüyorum.
                   -Senin ağızına sıçayım mal herif.Yürü çabuk banyoya.
                   -Batu ölmek istiyorum bırak beni.Defol git burdan.
                   -Of yaaa.Of yaaa.Zaten Kevsen'in acısı içinde kıvranıyordum bir de sen çıktın başıma.
                   Banyoyu görünce resmen anırdı.
                   -Ohaaa.Çüşşş.Oğlum mezbahaya dönmüş burası ne yaptın sen böyle?Yardım çantası nerede?
                   -Dolapta ama boşver.Bırak öleyim.
                   Beni bırakıp dolaptan yardım çantasını alırken ayaklarımın vücudumu taşıyamadığını ilk defa hissediyordum ve yavaş yavaş yere yığılıyordum.Kucaklayıp küvete yatırdı ve ılık suyla yaralarımı yıkamaya başladı.
                   -Acıyor.Çok acıyor.Kurtar beni Selen seni seviyorum...
                   Işık gitgide karardı.Önce Batu'nun görüntüsü kayboldu sonra da konuştuklarını duyamamaya başladım.Nefes alışlarım vardı sadece.İçimde yankılanan sert soluk sesleri...Her yerimde uyuşmalar ve tenimdeki soğukluk...
                   Biterken bir hikaye daha,anladım ki mutluluk hayallerde kalan bir kavrammış bana.Bıkmadım,usanmadım,koştum.Ama çok yara aldım,artık çok yoruldum.Belki böyle yazılmıştı,belki ipler benim elimdeydi nerden bilecektim?Bildiğim tek şey ne yaparsam yapayım bazı zamanlarda istediklerim asla gerçekleşmiyordu.Ama yine de hayat güzel olmalıydı.Yaşamak lazımdı.Her ne olacaksa olsun yaşamak...Hayalimdeki o adsız periye kavuşmak için yaşamak...Ve biliyordum ki elbet bir gün ona kavuşacaktım.
                    Yüzyıllar sonra uyanmış gibiydim.Her tarafım ağrıyordu ve bedenim yatağıma gömülmüştü sanki.İçimde hiçbir depresif belirti yoktu."Uyuyunca geçer." derler ya işte öyle bir şeydi bu.
                   -Ne oldu bana?
                   -Kasaplığa özendin ne olacak?
                   -Selen gitti Batu.
                   -İkisinin de cehenneme kadar yolu var.
                   -Kevsen de gitti demek.
                   -Düşünüyorum da iyiki de gitti.Çocukluk ettik.Bize göre değil bu işler.Biz çıkıp sallayacağız.Ciddilik bizim neyimize.
                   -Ha şöyle.Yola gel.
                   -Yok abi haklıymışsın sen.İnsanlar en zayıf anlarında bile oyun oynarmış sana.Kimseye asla gereğinden fazla değer vermemek gerekirmiş.
                   -Ben sana yıllardır anlatmaya çalıştım ama beni aç gözlülükle suçladın.Karı kız düşkünü olarak tanıttın millete.
                   -Ne bileyim abi.Yaşamadan da öğrenilmiyor ki.
                   -Bu arada hayatımı kurtardın galiba.
                   -Eh bir parça.
                   -Eyvallah dostum.Yaptığım şey çok aptalcaydı.Bir daha asla intihara kalkışmayacağım.
                   -Bi zahmet abi.
                   -Ne bileyim oğlum gaza geldim bir an.Ama bana iyi bir ders oldu bu.Hem senin gerçek dostluğunu keşfettim hem de ne olursa olsun yaşama dört elle sarılmak gerektiğini anladım.
                   -Neyse abi iyisin ya,yaraların acımıyor ya.
                   -Biraz acıyor.Çok mu kesmişim.
                   -Pansuman yaptıktan sonra doktor çağırdım.Sağ bilek damarını kesmişsin.Solda da zedelenme varmış.Birkaç güne geçer be efe rahat ol.
                   -Ne kadardır burdasın?
                   -Oğlum işte dün sabah doğradın kendini.Şimdi saat ikiye geliyor.Yirmidört saati geçti.
                   -Vay be amma uyumuşum.
                   -Resmen komadaydın abi ne uyuması.Baygın yatıyordun.                  
                   -Ne bileyim oğlum ben uyudum sanıyorum.Kendimde değilim ki.
                   -İşte ben de o yüzden gidip eşyalarımı aldım.Bir kaç gün yanındayım.
                   -Kankla sağol ya.Sen de olmasan...
                   -Önemli değil abi.Biraz önce söylediğim pideler de dahil bir kaç günlük yemek masrafları senden nasılsa.
                   -Benden mi?
                   -Elbette kanka.Benden olacak değil ya.
                   Gülüştük.
                   -Hadi benden olsun.
                   -Ehehehe.
                   -Yavşak.
                   -Piç.
                   -Puşt.
                   -Çakal.
                   -Kes.
    
                                                                 6. BÖLÜM: KARAMEL

                  

                   -Yaraların acıyor mu?
                   -Bugün dördüncü günü neredeyse hissetmiyorum bile.Bir iki haftaya kalmaz kapanır zaten.
                   -Peki artık kızlara güvenmeyecek misin?
                   -Bilmiyorum.Aşk bu.Ne desem yalan olur.
                   -Bence kendini toplaman,yeniden aşık olman uzun zaman alır.O depresyonu atlatmak kolay değil.
                   -Depresyonu atlattım bile.Hatta çok da çocukça buluyorum yaptıklarımı.
                   -Saat sekize geliyor kalkalım mı?
                   -Bostanlı sahili bu saattlerde beni hep mahvetmiştir.
                   -Nasıl yani?
                   -Ne zaman acı bir olay sonrası sahile yürüyüşe çıksam aşık oluyorum da.
                   -Umarım bir daha böyle acı olaylar yaşamazsın.Yaşarsan da sahile çıkma sakın.
                   -Neden.Aşık olmamı istemiyor musun?
                   -Bak.Köpeğimi sevmek için yanıma geldin,ateş istedin,tanışır tanışmaz da bana hikayeni anlattın.Ayrıca üç saattir beraberiz.
                   -Ne olmuş yani o çok tatlı bir köpek.Değil mi çomar?
                   -Şuna Çomar deyip durmasana.Alıştı hayvan.
                   Gülüştük.
                   -Ne yani cinsi Golden diye adı Çomar olamaz mı?Hem ben tüm köpeklere Çomar derim.
                   -Ama bu diğer köpekler gibi değil.
                   -İyi o zaman ben de Kuçu derim.Dimi Kuçu?
                   Yine gülüştük.
                   -Ne düşünüyorsun benim hakkımda?
                   -Bence kaçığın tekisin.
                   -Sen de çok tatlısın sağol.
                   Kahkahayı patlatıverdi.
                   -Sürekli terkedilmişsin.Hala uslanmadın mı?
                   -Uslandım tabikide.Ama sen çok tatlısın.Üstelik sana aşık oluyorum.Ve buna engel olamıyorum.
                   -Sen yaramaz bir çocuksun.İnsan bu kadar çabuk aşık olur mu hiç?
                   -Olur neden olmasın?
                   -Bilemiyorum.Bir kaçıkla çıkmak eğlenceli olabilir aslında.
                   Solumda yürüyor.Deniz kenarındayız.Güneş kızıla bürümüş uçuk mavi gökyüzünü,yemyeşil ağaçları,çimleri ve masmavi denizi.Hava ılık,hafiften bir esinti hissediyorum tenimde.Rüzgar denizin nemine karışmış kokusunu getiriyor burnuma.Sarı saçlarından akıyor parıltılar,gitgide yaklaşıyorum büyülü mavi gözlerine.
Soruyorum kalbime:
                  -Nedir bu kıpırtı,bir şeyler mi oluyor benden habersiz?
                  -Aşk.
                  Diyor.
                  -Aşşşkkk...
                  Ve ekliyor:
                 Aşkın ilk evresi şekerden ibarettir.Tatlıdır,cezbedicidir,heyecan kokar ve kısa sürer.İkinci evresinde,şeker gittikçe ısınıyordur.Tadı keskinleşir,olgunlaşır,haz vermeye başlar.Yani artık karamel olmuştur.Üçüncü evresinde ise iyice yanar;acı bir tat bırakır.Bir daha tadına bakmak istemezsin,nefretle,kinle,kederle,hırsla dolarsın.Ama insanın doğası gereği şekere ihtiyacı vardır.Ve bunu tekrar etmekten hiç yorulmazsın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder